Bazı insanlar vardır; doğdukları değil, inandıkları şehirle anılır.
Ve bazıları, öldükten sonra bile o şehrin kalbinde yaşamaya devam eder.
James Alexander Chalmers da onlardandı.
İskoçya’dan gelmişti.
1979’da Ankara’ya ilk adımını attı, yıllar içinde bu şehir onun evi oldu.
Bir gün stadyuma gitti ve hayatı değişti:
> “1989’da ilk kez Ankaragücü’nün maçına gittim. O gün içimde bir Ankaragücü sevdası yeşerdi.”
(Zafer Gazetesi, 2024)
Artık tribünde yalnızca izleyen değil, yaşayan biriydi.
Bilet kuyruğunda bekledi, deplasmanlara gitti, Ankara sokaklarını sarı-lacivert hayallerle dolaştı.
Ve bir gün şöyle dedi:
> “İnsanlar neden Ankara’da yaşayıp başka takımı tutar, anlamam. Ben İskoçyalıyım ama burada birçok arkadaşımı Ankaragüçlü yaptım.”
(Zafer Gazetesi, 2024)
İngiliz yazar Patrick Keddie, onun tutkusu için şöyle yazdı:
> “Ankaragücü - Keçiörengücü rekabeti, Liverpool ile Scunthorpe gibidir.”
(The Passion: Football and the Story of Modern Turkey, 2018)
James, bir kulübü değil, bir şehri sevdi.
Milyonlarca Ankaralının, doğup büyüdükleri kentin takımını bir kenara bırakıp İstanbul’un büyütülmüş kulüplerinin peşinden koştuğu bir ülkede…
James, binlerce kilometre öteden gelip ayağını bastığı şehrin takımını sahiplenmişti.
Ne kolay olanı seçti, ne kalabalığın peşinden gitti; vicdanının sesini dinledi.
Ankara’yı sadece yaşanacak bir şehir değil, ait olunacak bir yuva olarak gördü.
Ankaragücü ise onun için bir futbol kulübünden çok daha fazlasıydı; vefanın, karakterin ve kalpten bağlılığın ta kendisiydi.
James’in hikâyesi, bir şehirde doğmanın değil, o şehre yürekten inanmanın ne demek olduğunu anlatır.
Bugün onsuz geçen bir yılı daha uğurluyoruz.
Ama hiçbir maç onsuz oynanmıyor.
Her “Ankaragücü” tezahüratında o da bizimle.
Sen de tribünde kalbinden gelen sevgiyle yıllarca unutmadığımız binlerce güçlüyü anarken omuz omuza haykırdın;
Bizde seni anarken bilmeni dileriz ki;
Herkes unutur… Biz unutmayız
En son Bir Esenboga Londra ucaginda birlikte ucmustuk..Tatli Guzel Insandi. Mekani Cennet olsun..
K
01-07-2025 12:07