Ankaragücü maçlarında futbolcularla birlikte seremoniye çıkan çocuklar, o anlarda sadece bir seremoniye değil; bir hayalin içine, yıllar geçse de unutamayacakları bir anıya adım atıyorlar.
Çocuklar, bir gün kendi çocuklarına gösterecekleri fotoğraf karelerine tanıklık ediyorlar; o karelerin her biri, saf sevginin, heyecanın ve aidiyetin bir yansıması oluyor.
Bu hafta o çocuklardan biri de benim oğlum Mustafa Kemal’di. Hayatının en mutlu, en heyecanlı günlerinden birini yaşadı. Sarı-lacivert formalar, tribünlerin coşkusu ve sahadaki atmosfer, onun kalbinde ömür boyu unutulmayacak bir yer edindi.
Küçük Bir Taraftarın Gözünden O Gün
> “Bütün hafta o anı düşündüm. Forma hediye edeceklerini bilmediğim için günlerce hangi formayı giyeceğime karar veremedim.
Maç sabahı çok erken uyandım, sabah altıda babamı uyandırdım.
Stadyumu gördüğümde heyecanım daha da arttı. Hediye edilen formalara bayıldım. En çok Miraç’ı görmek istiyordum.
Koridorda Muğlasporlu bir oyuncu ‘Hangi takımlısın?’ diye sordu. ‘Biz Ankaragüçlüyüz, sizi fena yeneceğiz!’ dedim.
Her şey çok güzeldi, hem kuzenlerime hem arkadaşlarıma bu günü anlatacağım. Eminim onlar da gelmek isteyeceklerdir.”
---
Bu tür organizasyonlar, skor tabelasında ne yazarsa yazsın, Ankaragücü sevgisinin kazanılması açısından çok kıymetli. Çünkü asıl kazanç, o çocukların yüreklerinde yeşeren sevda… Onlar için bu sadece bir seremoni değil, aidiyetin, tutkuyla bağlanmanın ve Ankaragücü ruhunu erken yaşta hissetmenin bir parçası.
Bu anlamlı organizasyonu hayata geçiren, çocuklara bu heyecanı yaşatan İsmet Belkan’a da içten teşekkürlerimi sunuyorum. Böylesi çalışmalar, geleceğin tribünlerinde, sahalarında, hatta yönetimlerinde Ankaragücü’nü temsil edecek nesillerin yetişmesi için çok değerli.
Bugün çocuklar Ankaragücü’ne emanet; yarın ise Ankaragücü bu çocuklara emanet olacak.














Yorum Yazın