Yorgun, umarsız, başarısız adımların altında ezilen yılların ardından; altı yıldır her gün karşılaştığımız o karabasanla uyandığımız bir sabah, gözlerimizi açtığımızda bir anda fark ettik ki , çocukken neşeyle uyandığımızda içimizi saran sarı-lacivert heyecan; aslında umudun ve sevginin tarifiydi.
Yeniden başlamak ise her şeyin en sessiz ama en güçlü cevabıydı.
Başarısızlığın normalleştirildiği, her yıl vurdumduymazca tekrarlanan hataların kanıksatılma çabası, mutsuzluğu ve kahrı kaderimiz gibi kabul ettirmeye çalışanlara “dur” diyen Gazi Ercüment Tekin ve ekine yürekten teşekkür ediyorum.
Çok uzun süredir ilk defa Ankaragücü, Ankaragüçlüler tarafından yönetilecek. Karşımızda, hiçbirimizin hak etmediği; başta ekonomik olmak üzere pek çok sorun duruyor.
Evet, bir sürü sorun var… Ama ilk defa bir sürü de çözüm var. Çünkü bu kez, kendimizi anlatırken dinleyeceğini bildiğimiz insanlar tarafından yönetiliyor Ankaragücü.
Bu yüzden çok iyi bir iç plan yapılmalı, gerçekçi hedefler konulmalı. Ne yaptığını bilen bir yönetimin heyecanı önce kendi taraftarını, ardından tüm başkenti sarmalı ve şehrin dinamiklerini adım adım harekete geçirmeli.
Yapılacak o kadar çok şey var ki... Yıllardır yapılmayan, kaçırılan, "yazık oldu" denilen, hiç başlanmamış veya düşünülmemiş; hatta gıptayla baktığımız ne varsa, hepsi bizim reçetemiz olmalı.
Önümüzdeki günlerde yapısal değişimler konusunda farklı önerilerimi paylaşacağım. Bugün ise bu sürecin başlangıcında, tüm Ankaragüçlülerin bu yeni döneme umutla ve sorumlulukla yaklaşması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Çünkü bu sadece bir yönetim değişikliği değil; bu, bir zihniyet değişiminin, bir camia dönüşümünün habercisi olabilir. En önemlisi hissettiklerimiz bir spor kulübüne duyulan bağlılığın değil, aynı zamanda bir kentin hafızasında yer etmiş bir direnişin, bir aidiyetin ve bir umudun yansıması.
Dr. Hakan Kulaçoğlu’nun çok sevdiğim yazısıyla duygularımı aktarmak istiyorum.
“Sabah yoğunluğunu atlatıp internete bağlandım bir ara. Önce Ankaragücü sitelerini dolaştım hızlıca. İşe gelirken yine gözüme çarpan o duvar yazısı aklıma düşürdü başkent sitelerini: “İnadına Ankaragücü!”
Resim Heykel Müzesi’nin yamacında yazılı, arabesk bir genel görünüşün altına saklı, resim kadar güzel, heykel kadar sağlam duruşlu bir haykırış. Doğma büyüme nice Ankaralı’nın, üç büyüklere sevdalanmalarına inat… kötü giden bir büyüğü kurtarmak için kurban olarak seçilmişliğe inat…
Hoşuma gidiyor o slogan. Duvardaki yazılar, peryodik olarak değişiyor: Ali Ayşe’yi seviyor, Veli Fatma’yı. Bazen “Canısı” oluyor, bazen “Küçüğüm”; her şeyin bir bedeli var, diyor zamanla duvarlar. Üzerleri boyanıyor, sonra tekrar yazılıyor, tekrar yazılıyor, tekrar yazılıyor.
İnadına, inadına, hep daha koyu boyalarla yazılıyor o slogan: “İnadına Ankaragücü!”
Hocam kaleminize sağlık olayı güzel aktarmışsınız. evet sonun kadar inadına ANKARAGÜCÜ.
HASKÖY
27-05-2025 10:13