Bazı maçlar vardır; skor tabelası sadece bir teferruattır.
Dakikalar akar ama futbol susar.
Tribünlerde tezahürat yankılanır ama herkes aynı şeyi düşünür: eksik olanı.
Liverpool ile Wolverhampton Wanderers karşı karşıya geldiğinde sahada belki iki takım vardı ama o gün maçtan önce her şey başka bir anlam kazandı.
Karşılaşma öncesinde, her iki kulübün ortak kararıyla, temmuz ayında hayatını kaybeden eski futbolcuları Diogo Jota için özel bir anma seremonisi düzenlendi.
Bir zamanlar her iki formayı da terleten bu özel futbolcunun adı, bu kez bir golle değil;
alkışlarla, gözyaşlarıyla ve planlı bir sessizlikle hatırlandı.
Ve o sessizlik…
Kelimeler çoğalmaz, boğazda düğümlenir.
Çünkü bu tür anlarda konuşmak değil, hissetmek gerekir.
Anılar sessizce yükselir, gözler anlatır, yürekler dinler.
Anma seremonisinin ardından Jota’nın çocukları sahaya adım attığında,
elleri Virgil van Dijk’ın elinde;
yürekleri babalarının yokluğundaydı.
Binlerce kişi gözyaşlarını içine gömdü.
O an sahada futbol değil, hayat vardı.
Bu karşılaşmayı daha da anlamlı kılan bir gerçek daha vardı.
Maç, Jota’nın trajik vefatının ardından, onu futbol dünyasında var eden iki eski kulübünün ilk kez karşı karşıya geldiği mücadeleydi.
Bu yüzden 90 dakika boyunca oynanan oyun, bir rekabetten çok bir ortak hatırlamaya dönüştü.
Her iki kulübün taraftarları da bu anmayı tribünlere taşıdı.
18. dakikada Wolverhampton tribünleri, Jota’nın Wolves formasıyla yıldızlaştığı, Premier League sahnesine adım attığı yıllara saygı duruşunda bulundu.
20. dakikada ise Liverpool tribünleri, onun Kırmızılarla yaşadığı Premier League şampiyonluğunu, Anfield’da bıraktığı izleri ve zirveye uzanan yolculuğunu selamladı.
Dakikalar bir tesadüf değildi.
Biri başlangıcı, diğeri zirveyi temsil ediyordu.
İki farklı sayı, tek bir hikâyede birleşti.
Tribünde ise bir başka derinlik vardı.
Bir eş…
Bir anne…
Bir hayat arkadaşı…
Gözleri sahadaydı ama kalbi çok daha gerideydi;
belki bir anıya,
belki birlikte izlenmiş bir maça,
belki ilk giyilen formaya takılı kalmıştı.
Herkes seyretti, o hissetti.
Herkes alkışladı, o sustu.
Çünkü bazı acılar alkışla değil, sessizlikle anlatılır.
Futbolun en sert yüzü tam da burada ortaya çıkar:
Işıkların, kameraların, kalabalığın ortasında insanın çaresizliği…
Goller unutulabilir.
Skorlar silinebilir.
Ama bu anlar, bu seremoniler, bu vedalar…
ömür boyu kalır.
Çünkü futbol sadece gollerle yazılmaz.
Bazen bir anma töreniyle,
bazen bir çocuğun sıkıca tuttuğu kaptan eliyle,
bazen tribünden gözleri dolu izleyen bir eşle yazılır.
Jota, Wolverhampton’da yıldızlaştı;
Liverpool’da Premier League şampiyonluğu yaşadı.
Formaları değişti ama hikâyesi aynı kaldı.
Bazı oyuncular sahadan çıkar ama oyundan hiç çıkmaz.
Bazı hatıralar formalarını değiştirir ama kalpten asla silinmez.
Ve bazı sessizlikler vardır ki…
kulağı sağır eder.














Yorum Yazın