Işıklar Kırmızı Yandığı Zaman Duracaksın… (A. İlhan)
Çocuktum. 19 Mayıs Stadyumu’nun yeşilini görünce, çimeninin kokusunu içime çekince tüylerim diken diken olurdu. Başka bir yerde olmak istemezdim; ait olduğum yerde olduğumu bilirdim. Kocaman bir aileydik. Her hafta birlikte sevinir, birlikte üzülürdük. Çocuklar büyüdü, büyükler yaşlandı, yaşlılar dünyayı terk etti. Yerlerini çocuklarımız doldurdu; renklerimize gönül verenler, sohbetimizi sevenler aramıza katıldı. Hiç eksilmedik, aksine kalabalıklaştık. Yürüdüğümüz yolda hiçbir zaman yalnız yürümedik.
Sadece futbol aklıyla, Süper Lig tarihinin en göze hoş gelen oyunlarından birini oynayan; Avrupa kupalarında fırtına gibi esen bir takım yarattı İlhan Cavcav.
Aramızdan ayrıldığında ışıklar kırmızıya döndü.
Futbol, fena hâlde hayata benzer. Bilmeden yapılan hamlelerin bedeli ağır olur. Sonunu hesaplamadan arzularının peşinden gidersen, yol seni bir çıkmaza sürükler. İlhan Başkan’ın mirası, pahalı heveslerle tüketildi. Bu camianın evladı Metin Diyadin, gördüklerini tek bir cümleye sığdırdı: “Gençlerbirliği, varlık peşinde koşan değil; var olmak için koşan oyunculardan oluşmak zorunda.”
“Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” dedik. Yeşilçam’dan ödünç alınmış bir babacanlıkla geldi o sevimli, tonton sima; el uzattı ve ayakta tuttu Gençlerbirliği’ni. Bu ülkede iyilik ve başarı çoğu zaman cezasız kalmaz; o da acımasızca eleştirildi. Bazen değeriniz yokluğunuzda anlaşılır. Yoruldu ve “benden bu kadar” dedi.
Futbolun doğrularından bir kısmını yerine getirince, asırlık çınar kendini Süper Lig potasında buldu. Endişelendik. Çünkü hazır değildik. Süper Lig’e sportif başarıyla girebilirsiniz; ancak güçlü bir organizasyonunuz, sağlam bir mali yapınız ve sürdürülebilir bir planınız yoksa kulüpler mezarlığında yeriniz çoktan ayrılmıştır. Hele bir de Süper Lig kibriyle pahalı transferlere yönelirseniz, vay hâlinize. Ne ayağımızı yorganımıza göre uzattık, ne de yorganımızı boyumuza göre genişlettik. Hoş geldin Jan Dark’ın ikinci trajedisi…
Yolun yarısını geçeli epey oldu ama hâlâ büyüyemedik. Bir çocuğun elinden en sevdiği oyuncağını alabilir misiniz? Kopardığımız yaygaranın nedeni tam da budur. “Ayda Gençlerbirliği’nin maçı var” deseler, aya merdiven kurardık. Şimdi ise kulübümüzün omzuna binen finansal yükle, aynı inatla mücadele ediyoruz. Yönetimde ve teknik ekipte; deplasman yollarında omuz omuza yürüdüğümüz, gol atınca tribünde sarmaş dolaş olduğumuz, çocukluğunu bildiğimiz, birlikte yaş aldığımız dostlarımız var.
Metin Hocamız sadece bir teknik adam değil. Gençlerbirliği, onun uğruna bir ömür verdiği yuvası. Ayağının tozuyla oynattığı şahsiyetli oyun, özlediğimiz o mağrur Gençlerbirliği duruşu. “Öncelikli işimiz kulübün finansal yapısını düzeltmek” diyor. Çünkü biliyor: ışıklar hâlâ kırmızı yanıyor. Kırmızı ışıkta durmayı bilenler, yeşil yandığında yola daha sağlam çıkar. Bugün Gençlerbirliği için yapılması gereken; ayağı gazdan çekmek, aynaya bakmak ve kulübün gerçeklerine uygun bir rota çizmektir.
Tedirginiz; ama umudumuz hâlâ diri. Çünkü Gençlerbirliği’ni, Gençlerbirlikli olanlar yönetiyor.














Eline diline sağlık Onur hocam ?
Ergun İnal
25-12-2025 10:24