Sporanki editörlerinden Burç Tuna özel röportajında, çok özel bir sporcuyla görüştü: Bianca İlayda Mumcular. İşte o röportaj:
Türkmenistan’dan Türkiye’ye, ardından Fransa’ya ve şimdi de Amerika’ya…
Henüz 19 yaşında. Ama şimdiden hem okulda, hem sahada iz bırakan bir başarı öyküsü: Bianca İlayda Mumcular. Mumcular, hayatının en özel anlarından birini, Milli Takım’a ilk seçildiğinde yaşadı. O anı şöyle anlatıyor: “İnanamadım... Defalarca kontrol ettim. Gerçek olduğunu anlamam zaman aldı. Hayal ettiğim şey sonunda olmuştu.”
Bianca İlayda Mumcular, sadece bir sporcu değil; aynı zamanda eğitimine de önem veren, disiplinli ve vizyon sahibi bir genç kadın. Hem sahada, hem sınıfta başarıya ulaşmanın formülünü bulmuş gibi görünüyor.
SPORANKİ okurları için verdiği içten röportajda; kariyerinden hayallerine, zorluklardan zaferlere uzanan bu yolculuğun satır araları sizi hem etkileyecek hem de ilham verecek.
HAYATININ DÖNÜM NOKTASI
Türkiye’ye gelişin Türkmenistan’dan. Türkiye’ye taşındığınız o dönemi anlatır mısın? Bu büyük değişiklik seni nasıl etkiledi?
Türkmenistan’da sade bir hayatım vardı. Orada okuyordum, ailem orada çalışıyordu. Ama ailecek çok seyahat etmeyi seven bir yapımız vardı. Küçüklüğümden beri Avrupa’yı, Amerika’yı gezdim. Yeni kültürler tanımayı çok seviyordum. Türkiye’ye taşınırken de bu yüzden çok heyecanlıydım. Yeni okul, yeni ev, yeni arkadaşlar..Çok heyecanlıydım. Taşındık ve bu karar hayatımın yönünü değiştirdi diyebilirim.
Sahadaki tutku: Voleybolla tanışma voleybolla ilk ne zaman tanıştın, hatırlıyor musun? Bu spora seni çeken ne oldu?
Voleybola Türkiye’ye geldikten sonra başladım. Türkmenistan’da daha çok tenis, piyano, resim, yüzme, jimnastik gibi aktivitelerle ilgileniyordum. Hatta 8 sene piyano çaldım. Annem beni evimizin yakınındaki Bahçeşehir Spor Kulübü’ne yazdırdı. Başta tamamen bir aktivite olarak başladı benim için. Ama bir yıl sonra Eczacıbaşı’nın altyapısına transfer oldum ve işler değişti. Bu iki kulüp sayesinde voleybola âşık oldum. Artık antrenmanlara gitmek için can atıyordum.
Ailenden nasıl bir destek gördün? Onların bu yolculuktaki rolü neydi?
Babam eskiden A Takım seviyesine kadar basketbol oynamış. Annemin sporla ilgisi yoktu ama voleybola başladıktan sonra her ikisi de benimle çok ilgilendi. Babam beş yıl boyunca beni her gün Eczacıbaşı antrenmanlarına götürdü. Yol bir saat sürüyordu. İl dışında oynadığım dönemlerde de maçlara geldiler. Bugüne kadar verdikleri destek için onlara çok minnettarım.
Gelişim Süreci: Kulüpten kulübe yolculuk Eczacıbaşı altyapısından Beşiktaş, Edremit Altınoluk ve Zeren’e uzanan süreçte seni en çok ne geliştirdi?
Her kulüp, her sezon farklı bir tecrübe oldu. Eczacıbaşı’nda altyapı şampiyonlukları yaşadım. 11 yaşında oraya transfer oldum, ilk kez şampiyonluk hissini tattım. Beşiktaş’ta birinci ligde ilk deneyimimi yaşadım. Genç bir takımdık ama o ligde oynayarak büyük tecrübeler kazandım. Edremit’te ilk kez köşe oyuncusu olarak görev aldım. Daha önce orta oyuncu ve pasör çaprazıydım. 17 yaşında büyük sorumluluk aldım. Her yıl hem oyun hem karakter olarak bir şeyler öğrendim.
Yurt Dışında yeni bir adım: Volero Le Cannet Fransa’ya, Volero Le Cannet’e transfer olmak nasıl bir deneyimdi? Süreç nasıl gelişti?
Sezon ortasında teklif geldi. Zaten hep yurt dışında oynamak istiyordum, bu yüzden çok heyecanlandım. Volero genç oyunculara önem veren bir kulüp. Biz genç bir kadroyla Fransa A Ligi’ni dördüncü sırada bitirdik. Takımda 14 farklı ülkeden oyuncu ve teknik ekip vardı. Bu çok kültürlü ortam beni geliştirdi. Fransızca öğrenmeye de başladım, çünkü dil yeteneğim vardı. Türkçe, Rusça, İngilizce derken Fransızcayı da ekledim.
Gerçekten unutulmaz bir deneyimdi. Milli formanın gururu Milli formayı giymek senin için ne ifade ediyor?
2020’de U17 Avrupa Şampiyonası’yla başladım milli formayı giymeye. Takımın en küçüğüydüm ama o formayı üzerime geçirdiğim anda hissettiğim duyguyu kelimelerle anlatmak zor. Her milli maçta aynı heyecanı yaşıyorum. Türkiye’yi temsil etmek, o bayrak için sahada mücadele etmek… Gerçekten tarifsiz.
Geçtiğimiz sezon U20 takımıyla Avrupa şampiyonu olduk. Üstelik namağlup… Finalde kazandığımızda İstiklal Marşı okunurken gözlerim dolmuştu. O kupa, o madalya, o anlar… Hayat boyu unutulmayacak değerler.
A Milli Takım’ın 2024 VNL Kadrosuna seçilmek nasıl bir histi?
“İnanamadım… Defalarca Kontrol Ettim”: İlk gördüğümde listeye inanamadım. Ekrana kilitlendim, sonra tekrar baktım… Ardından birkaç farklı yerden daha kontrol ettim. Gerçekten benim adım oradaydı. 2023’te her turnuvada altın madalya kazanmış o efsane kadronun ertesi yıl oluşturulan geniş listesinde yer almak… Bu, yalnızca bir seçim değil, yıllarca süren emeğimin, sabrımın, inancımın meyvesiydi.
O gün sadece bir sayfada adımı görmekle kalmadım; içimde büyüttüğüm hayallerime bir adım daha yaklaştım. Küçük bir çocuğun büyük rüyasıydı bu. Ve o rüya artık sadece bana ait değildi; ailemin, antrenörlerimin ve bana inanan herkesin gururu olmuştu. Hayatımın en mutlu günlerinden biriydi.
Yeni bir başlangıç: Amerika Michigan State Üniversitesi’nde hem okumak hem voleybola devam etmek nasıl bir karar oldu?
Henüz bölümümü netleştirmedim ama diplomamı sporcu kimliğimle birleştirmek istiyorum. Bu yüzden dikkatli bir karar vermeye çalışıyorum. Kararımı yakında okul ile birlikte vereceğim.
Amerika’daki bu yeni hayat sana neler katacak?
NCAA ligi son yıllarda yükselen bir değer. Uluslararası transferler çok arttı. Michigan State’i tercih etmemin nedeni tesisleri, antrenör kadrosu ve gelişimime katkı sağlayacağını düşünmem. Okul çok spor odaklı. Basketbol, Amerikan futbolu, buz hokeyi... Sporcular için her türlü destek var. Orada kendimi göstermek, farklı antrenörlerle çalışmak bana dünya çapında bir tecrübe kazandıracak.
İleride Türkiye’ye dönüp Sultanlar Ligi’nde oynamak gibi bir planın var mı?
Küçüklükten beri hedefim Sultanlar Ligi’nde oynamaktı. Şu anda farklı bir rota çizmiş olsam da nihai hedefim Türkiye’de, kendi ülkemde en iyi ligde oynamak. Sultanlar Ligi zaten dünyanın en iyi liglerinden biri. Orası her oyuncunun rüyası.
İlham veren bir yolculuk, seni en çok motive eden şey ne? Bu yolda yürümek isteyen gençlere ne söylemek istersin?
Bence en önemlisi, sahadayken yaptığın işi gerçekten sevmek. Zevk almadan, tutkuyla yapmadan bu işi sürdürmek çok zor. Kendine güvenmek gerekiyor. Çok çalıştığın sürece her şey mümkün. Dışarıdan gelen olumsuz yorumlar olabilir ama önemli olan ayağa kalkabilmek. Küçük hedeflerle ilerlemek çok önemli. Voleybol küçük yaşlarda başlanan ama insanı büyüten bir spor. Bir takıma katıldığında 14 kişilik bir ailen oluyor. Takım ruhu, destek, güven... Bunlar insana çok şey katıyor. Genç kızlara özellikle voleybolu tavsiye ederim. Gerçekten çok güzel bir yolculuk.
ÖZEL RÖPORTAJ: BURÇ TUNA
Yorum Yazın