İzlandalı Başarılı Teknik Adamdan Ankaragücü’ne övgü: “Tutku İnanılmaz”
ANKARAGÜCÜBURÇ TUNA ÖZEL RÖPORTAJ
Football Manager’dan sahaya uzanan hikâyesiyle dikkat çeken İzlandalı teknik direktör Orri Thorisson, Sporanki’ye konuştu. Geçtiğimiz hafta Thorisson’un başarılarla dolu öyküsünü kaleme alan Sporanki.com köşe yazarı ve editörlerinden Burç Tuna’ya, genç çalıştırıcıdan içten bir teşekkür geldi. Haberi beğeniyle okuduğunu belirten Thorisson; kariyer yolculuğunu, modern antrenörlük anlayışını, altyapı vizyonunu ve Ankaragücü’ne dair gözlemlerini samimiyetle paylaştı.
Türkiye’yi ne kadar tanıyorsunuz?
Bir Avrupa Birliği gençlik programı sayesinde Antalya Fethiye’de zaman geçirdim. İnsanlar sıcakkanlı, kültür çok zengin. Futbol tutkusu her yerde hissediliyordu; atmosfer, coşku ve bağlılık beni gerçekten etkiledi. Yemekleri hâlâ özlüyorum dürüm döner favorim.
Ankaragücü’nü izleme fırsatınız oldu mu? Tarihi, şehir kimliği ve tribün kültürü sizde nasıl bir izlenim bıraktı?
Ankaragücü’nün etrafındaki tutku inanılmaz
Açıkçası bu ilgi başlamadan önce Ankaragücü’nü çok takip etmiyordum. Ama gelen destek mesajları sonrası kulübü, tarihini ve insanlarını daha yakından tanımaya başladım. Ve şunu söyleyebilirim: Gerçekten çok sevdim.
Ankaragücü’nün etrafındaki tutku inanılmaz. Bu kulübün Ankara şehri için ne kadar anlam taşıdığını hissedebiliyorsunuz. Bu sadece futbol değil; bu gurur, kimlik ve duygu. Takımla taraftar arasındaki bağı gerçekten çok takdir ediyorum.
Artık kesinlikle takip ediyorum. Taraftarlardan aldığım sevgi ve enerji özel bir şeydi. Bunu gerçekten çok önemsiyorum.
Ankaragücü’nün iki sezonda üst üste küme düşmesi, kısıtlı kaynaklarla bir yeniden inşa gerektiriyor. KV’deki krizden çıkış deneyiminize bakarsak; kısa vadeli üç adım ve orta vadeli iki ilke ne olurdu?
Bu durumu çok iyi anlıyorum. KV’nin başına geçtiğimde biz de üst üste iki kez küme düşmüştük. Özgüven yerlerdeydi, beklentiler belirsizdi ve herkesin yeniden inanmaya ihtiyacı vardı.
İlk olarak soyunma odasındaki mentaliteyi yeniden inşa ederdim. Oyuncular hata yapmaktan korkuyorsa maç kazanamazsınız. Önce güven gelir, sonra sonuçlar.
İkinci olarak, futbolu basitleştirirdim. Herkesin anladığı net roller ve kompakt bir yapı oluşturmak, karmaşayı azaltır ve sahadaki istikrarı getirir. Üçüncü olarak, takımı taraftarla yeniden buluşturmak gerekir. Tribünlerden gelen enerji her şeyi değiştirebilir. Özellikle Ankaragücü gibi tutkusu derin bir kulüpte bu bağ çok önemlidir.
Orta vadede ise, genç oyuncuları güvenle geliştirip sorumluluk vererek büyütmek gerekir. Ve elbette sadece sonuçlara değil, uzun vadeli bir futbol kimliği oluşturmaya odaklanmak kilit olur. Yeniden inşa sadece oyuncu değiştirmek değil, kulübün tüm inancını geri kazandırmaktır.
Ankaragücü’nü araştırırken sizde nasıl bir izlenim bıraktı? Şehir kimliği, tarih ve taraftar açısından sizi en çok etkileyen şey neydi?
Bu kulübün Ankara için taşıdığı anlamı fark etmek çok uzun sürmedi. Ankaragücü bir futbol kulübünden çok daha fazlası. Kimlik, tutku ve bağlılık barındırıyor. Bu sadece bir takım değil, bir şehirle bütünleşmiş bir kültür.
Taraftarların tutkusu bana inanılmaz geldi. Geçmiş maçları izledikçe o bağın ne kadar güçlü olduğunu görmek, beni gerçekten etkiledi. Taraftar ile takım arasında böyle bir ilişki kurmak, başarıdan daha da kıymetli. Artık sadece izleyen değil, destekleyen biriyim diyebilirim.
Teknik direktörlük yaklaşımınızdan Football Manager deneyimine, veri kullanımından genç oyunculara kadar geniş perspektifte nasıl bir futbol anlayışınız var?
Football Manager bana stratejik düşünme, oyun okuma ve taktiksel çözüm üretme konusunda çok şey kattı. Bugün sahada karar verirken o analitik bakış açısını hâlâ kullanıyorum. KV’nin başına geçtiğimde takım zor bir dönemden geçiyordu. İlk hedefim oyuncuların güvenini yeniden kazanmak ve istikrarlı bir yapı kurmaktı. İlk sezon gerçekten zorluydu ama sonrasında yakaladığımız çıkış, hem yönetimin hem de oyuncuların bana olan inancını güçlendirdi.
Veri analizini elbette kullanıyorum ama benim için en önemli şey oyuncuların davranışları, geçiş anları ve oyunun içindeki desenlerdir. Hücum futbolunu tercih ediyorum çünkü bence ‘risk almak gelişmeyi getirir.’ Genç oyunculara ise her zaman bireysel planla, A takıma erken entegrasyonla ve uzun vadeli sabırla yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Türkiye ligleri için önerdiğim genç İzlandalı futbolcuların hem teknik hem de mental olarak buna hazır olduklarına inanıyorum.”
Son olarak Türkiye’ye gelirseniz Ankara’da ilk yapmak isteyeceğiniz üç şey nedir? Ankaragücü taraftarına mesajınız?
Ankara’ya gelirsem ilk olarak Ankaragücü’nün iç saha maçını tribünden izlemek isterim. O atmosferi yaşamak harika olurdu. İkinci olarak, bana sosyal medya üzerinden ulaşan bazı taraftarlarla tanışmak isterim. Bu insanlar bana dokundu, o yüzden yüz yüze gelmek çok değerli olur. Üçüncü olarak ise röportajın başında dediğim gibi döner dürüm yemek istiyorum. Çünkü hâlâ en sevdiğim lezzetlerden biri.
Ankaragücü Taraftarlarlarına mesajım şu olurdu:
Reykjavík’ten Ankara’ya, futbol bizi birbirine bağlayabiliyor. Türk taraftarlardan gördüğüm sevgi ve desteği unutmayacağım. Umarım bir gün Eryaman Stadyumu’nda kendilerine teşekkür edebilirim.
İlginizi Çekebilir